Türkçe | English    
 

ANA SAYFA

HAKKIMIZDA

AVUKATLARIMIZ

FAALİYET ALANLARIMIZ

KAHVE MOLASI

İLETİŞİM

 
 
 

HABERLER


 

Son Değişikliklere Göre


 
Haberlere Geri Dön
 

Türk parası kıymetini koruma hakkında 32 sayılı karara ilişkin Tebliğ (TEBLİĞ NO: 2008-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (TEBLİĞ NO: 2018-32/51) Üzerine Düşünceler

 

 

1 - Kural

 

Türkiye’de yerleşik kişilerin, kendi aralarında yaptıkları bazı sözleşme ilişkilerinde para ödeme borcu doğuran edimleri dövizle veya dövize endeksli olarak belirlemeleri yasaklanmış  durumdadır. 06.10.2018 tarihli ve 30557 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan ve 32 sayılı kararın 8. Maddesi f. 1 düzenlemesi açıkça bu kuralı getirmektedir. Bu kararın kapsamına giren ve konuya ilişkin ilk düzenleme olan 12.09.2018 tarihli düzenlemeden sonra akdedilecek olan bütün sözleşmelerde bu yasak geçerlidir[1].

 

2- Kuralın Kapsamı

 

a- Kuralın Kişi Bakımından Kapsamı

 

Bu kural her iki tarafının da Türkiye’de yerleşik olduğu sözleşme ilişkilerine uygulanır. Bundan çıkacak sonuç Türkiye’de yerleşik olmayan bir kimse ile yapılan sözleşmeler konusuna bakılmaksızın bu karar kapsamının dışındadır. Türkiye’de yerleşik kişi teriminden yerleşim yeri Türkiye olan gerçek kişileri ve öncelikle şirket merkezi Türkiye’de bulunan tüzel kişileri anlayacağız. Merkezi yurt dışında bulunan ancak Türkiye’de yerleşik kişilerin yüzde elliden fazla ortağı oldukları şirketleri de yerleşik kişi olarak anlayacağız. Yabancı bir grubun parçası olan ancak merkezi Türkiye’de olan şirketler de bu karara tabiidir. Yani Türkiye’de yerleşik kişidir. Yalnız bu türde şirketler için bir istisna vardır o da şu şekilde ifade edilir: Yabancı şirketin payının yüzde elliden fazla olduğu bir şirketin serbest bölgede bulunan bir şirket ile yaptığı iş ve hizmet sözleşmeleri bakımından dövizle belirleme yasağı uygulanmaz. İkinci istisna, yabancı gerçek kişiler içindir. Yabancı olan yani Türkiye’ye vatandaşlık bağı olmayan ama Türkiye’de yerleşik olan kişiler yalnızca iş görme sözleşmelerine ilişkin olarak dövizle kararlaştırma yasağından muaftır. Buna karşılık şirket merkezi yurt dışında olan ama Türkiye’de şubesi olan şirketlerin Türkiye’de yerleşik kişi sayılması tartışılabilir. Şube üçüncü kişilerle işlem yapabildiği ve ticari işletme olarak düşünüldüğü sürece tüzel kişilerin işlerinin idare edildiği bir yer olarak düşünülebilir. 32 sayılı karar metni de tüzel kişi şirketler için de yerleşim yeri terimini kullanmaktadır. 

 

Türkiye’de yalnızca irtibat bürosu, temsilciğiliği bulunan şirketlerin ise Türkiye’de yerleşik sayılmaması gerekir. Ne var ki 06.10.2018 tarihli tebliğde bu şirketler için sadece bir yerde istisna öngörüldüğü anlaşılmaktadır. 8. Madde f. 16 düzenlemeleri aynen “ Dışarıda yerleşik kişilerin Türkiye’de bulunan; şube, temsilcilik, ofis, irtibat bürosu, doğrudan veya dolaylı olarak yüzde elli ve üzerinde pay sahipliklerinin bulunduğu şirketler ile serbest bölgedeki faaliyetleri kapsamında serbest bölgelerdeki şirketlerin  taraf olduğu iş ve hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür” şeklindedir. Bu düzenlemenin karşıt anlamından düşünülürse burada anılanlar dışında bu şirketlerin yaptıkları işlemler kural kapsamındadır gibi bir sonuca varmak pekala mümkün olabilir. Ne var ki kanun koyucu bunu hedeflemese gerektir. 

 

[1] Burada ilgili düzenlemelerin Anayasallığı tartışması yapılmamakta ve yürürlükten kaldırılana kadar maddi anlamda geçerliliği olduğu düşüncesiyle ilgili metinler hakkında yorum yapılmaktadır.

 

 

b- Kuralın Maddi Hukuk Bakımından Kapsamı

 

aa - Taşınmazlara İlişkin İşlemler

 

Karar Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında yapacakları, taşınmaz satış ve kiralama işlemlerini açık bir şekilde kapsamaktadır. Taşınmazlar bakımından kapsam dışılığı tartışma konusu yapılabilecek olan irtifak kurma sözleşmelerine ilişkin belirsizlik devam etmektedir. Dolayısıyla üst hakkı tesisine, intifa tesisine ilişkin işlemlerde döviz kullanılması şu an için mümkün denebilir.

 

bb- Taşınırlara İlişkin İşlemler

 

Taşınırlar bakımından kuralın kapsamı oldukça dardır. İş Makineleri de dahil Taşıt satışı ve kiralamaları kuralın kapsamındadır. Finansal kiralamaya ise  iki yerde izin verilmiştir:

 

Gemilerin 4490 sayılı Kanun ve 491 s. KHK’da değişiklik yapan Kanuna göre leasing’e konu olması istisna kapsamındadır. Ayrıca 32 sayılı Kararın 17 ve 17/A maddelerinde belirtilen hallerde[2] de leasing işlemlerinde dövizle belirleme mümkündür.

 

Tartışılması gereken bir başka konu şudur: Konusu taşıt olmayan finansal kiralama ( leasing) işlemleri serbest midir?

 

06.10.2018 tarihli metinde geçen “(…) taşıt kiralama sözleşmeleri dışında taşınır kiralama” sözleşmelerinin içine finansal kiralama dahil midir? Düzenlemenin bütününe bakıldığında yukarıda gemilere ve 32. s. K. m. 17 ve 17/A istisnaları hariç finansal kiralamalar kural kapsamında denebilir.

 

Ne var ki finansal kiralamaya menkul kirasının bir türü dersek taşıt niteliği olmayan her taşınırın herhangi bir sınırlama olmaksızın her türlü işleme bu arada da finansal kiralamaya konu olabileceği sonucuna varırız. Yani bir röntgen makinesinin, bir server cihazının finansal kiralamaya konu olup olmayacağı aktardığımız sorunun cevabına göre çözülecektir.

 

Burada tahminen söyleyebileceğimiz kanun koyucunun finansal kiralamayı menkul kiralarından ayrı bir işlem olarak değerlendirdiğidir. Bu nedenle finansal kiralamaya ilişkin istisnalar haricinde finansal kiralama işlemlerinde kural uygulanacaktır.

 

cc- İş Görme Sözleşmeleri

 

aaa – Eser Sözleşmesi Dışındaki İş Görme Sözleşmeleri

 

12.09.2018’de yayınlanan 32 sayılı kararda değişiklik metni iş görme sözleşmeleri için iş, hizmet ve eser terimlerini kullanmaktaydı. Buradan çıkarılacak ilk sonuç vekalet sözleşmesinin ve bunun bir görünümü olan danışmanlık, tellallık, aracılık, komisyonculuk gibi sözleşme ilişkilerin kapsam dışında olduğudur. Ne var ki son değişiklikte açıkça “danışmanlık ve aracılık” dahil denilerek kapsam belirtilmektedir. Buradan anlıyoruz ki kanun koyucu iş sözleşmesi – hizmet sözleşmesi terimlerini yerleşik hukuk dilindeki hatta kanundaki anlamı ile kullanmamakta eser, iş, hizmet ve vekalet dahil olmak üzere bütün iş görme ilişkilerini kapsama almaktadır. Eser sözleşmesi haricindeki iş görmeler için dört istisna getirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişilerin taraf oldukları Hizmet sözleşmeleri, İhracat, transit ticaret, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri ve Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışında gerçekleştirecekleri faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri. Türkiye’de yerleşik kişilerin, kendi aralarında akdedecekleri, Türkiye’de başlayıp yurt dışında sonlanan ve yurt dışında başlayıp Türkiye’de sonlanan elektronik haberleşme ile ilgili hizmet sözleşmeleri.

 

[2] Bu hükümler yurt dışından temin edilen krediler (m.17) ve yurt içinden temin edilen kredilere ( m. 17 A) ilişkin bazı şartlarla işlem yapmaya izin verir durumdadırlar.

 

 

bbb- Eser Sözleşmesi

 

Eser sözleşmesinde izin verilen kural kapsamına alınmayan tek ilişki türü Gemi İnşaasıdır. Tebliğ gemilerin inşası ile birlikte bunlar üzerinde gerçekleştirilecek çalışmaya dayalı her türlü edim sonucunu kural kapsamı dışına çıkarmıştır. Bunun dışında eser sözleşmeleri tebliğin istisna hükümlerinde ayrıca kapsam dışı bırakılmadığı sürece ( örn: Kamu kuruluşları, havayolu şirketleri, bankalar vs) döviz yasağına takılmaktadır.  

 

dd- Kamu Kurumlarının Taraf Olduğu Sözleşmeler

 

Kamu kurumlarının taahhütleri için istisnalar ayrıca düzenlenmiştir. Kamu kurumlarının – bu arada buna Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfına ait şirketler de dahil edilmiştir- taşınmaz satış ve kirası dışındaki işlemleri kural kapsamı dışındadır. Kamu kurumlarının taraf olduğu uluslar arası ihalelerde ve bunların ifası için yapılan ( yani ihale alıcılarının yaptığı) işlemler de taşınmaz satışı ve kirası ve iş sözleşmesi dışında kural kapsamı dışındadır. Bu istisnalar şu anlama gelmektedir: Kamu kurumları, TSKGV şirketleri, uluslar arası ihalelerin yüklenicileri ve alt yüklenicileri dövizle eser sözleşmesi, danışmanlık sözleşmesi, taşınır satışı, taşıt satışı, kirası, finansal kiralaması yapabilir.   Kamu kurumları, TSKGV şirketleri dövizle iş sözleşmesi de yapabilirler.

 

ee- Havacılık Alanında Faaliyet Gösteren Şirketlerin İşlemleri

 

Türkiye’de yerleşik yolcu, yük veya posta taşıma faaliyetinde bulunan ticari havayolu işletmeleri; hava taşıma araçlarına, motorlarına ve bunların aksam ve parçalarına yönelik teknik bakım hizmeti veren şirketler; sivil havacılık mevzuatı kapsamında havalimanlarında yer hizmetleri yapmak üzere çalışma ruhsatı alan veya yetkilendirilen kamu ya da özel hukuk tüzel kişiliği statüsündeki kuruluşlar ile söz konusu kuruluşların kurdukları işletme ve şirketler ile doğrudan veya dolaylı olarak sermayelerinde en az %50 hisse oranına sahip olduğu ortaklıkları taşınmaz satımı, kirası ve iş sözleşmeleri haricindeki sözleşmelerde döviz yasağına tabi değildirler.

 

Dikkat edilsin ki bu türde şirketlerle yapılacak taşınmaz kiralama , taşınmaz satışı işlemleri kural kapsamındadır. Burada kanun koyucu yukarıda sayılan işlemleri hedef tutarak havayolu şirketlerinin dövizle eser sözleşmesi yapabilmesini amaçlamaktadır.

 

ff – Bankaların İşlemleri – SPK İşlemleri

 

Tebliğ, Hazine ve Maliye Bakanlığının 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında gerçekleştirdiği işlemlerle ilgili olarak bankaların taraf olduğu sözleşmeleri ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile bu Kanuna dayalı olarak yapılan düzenlemeler çerçevesinde sermaye piyasası araçlarının (yabancı sermaye piyasası araçları ve depo sertifikaları ile yabancı yatırım fonu payları da dahil olmak üzere) döviz cinsinden oluşturulması, ihracı, alım satımı ve yapılan işlemlere ilişkin yükümlülükleri kural dışına çıkarmıştır.

 

3- Kuralın Uygulanması

 

a- Yürürlükte Olan Sözleşmelere Uygulama

 

Önümüzdeki metinden anladığımız, bu değişiklikler halen yürürlükte olan sözleşmelerden gayrimenkul kira ve satış, taşıt satış, eser ve iş, hizmet sözleşmelerine uygulanacaktır. Çünkü 32 sayılı kararın geçici maddesinde getirilen ve birazdan değinilecek “tadil yapma, değişiklik yapma” zorunluluğundan geçici maddenin yürürlüğünden önce yapılmış iş makineleri de dahil taşıt kiralama işlemleri muaf tutulmuştur.

 

Yani taşıt kiralama işlemlerinin kurala tabi olması için yürürlükten sonra yapılmaları ( 12.09.2018’den sonra) gerekir.

 

Tebliğ’in yeni getirdiği ( yani 12.09.2018 tarihindeki değişiklikte olmayan) bir kural oldukça önemlidir. Yürürlükteki sözleşmelere uygulamada ödenmiş veya gecikmiş alacaklar için değişiklik söz konusu olmayacaktır. Ödenmiş alacaklarla ilgili belirlemenin bu türde bir talep ileri sürülme ihtimaline ilişkin olarak getirildiği ancak yerinde olup olmadığı tartışılabilir. Kanun koyucunun gecikme ile temerrüdü kast edip etmediği ise belli değildir. Belirsiz vade gibi temerrüt için ihtara muhtaç vade türlerinde gecikme olur ama temerrüt söz konusu olmaz. Vade kararlaştırılmayan derhal muaccel olan ancak temerrüt için ihtar kuralına takılan sözleşmelerde de gecikme olur ama temerrüt olmaz. Bu tür ilişkilerde de değişiklik söz konusu olmayacak mıdır? Burada gecikme dendiği için alacaklı pekala aslında temerrüde düşmemiş borçlusundan tebliğden önceki düzene dayanarak talepte bulunabilir.

 

b- Mevcut Sözleşmelerde Değişiklik Yapma Zorunluluğu

 

Bütün bu düzenlemeler sonucunda açık bir şekilde belirli olan şudur: bundan sonra yapılacak sözleşmelerde bedeller TL olarak kararlaştırılacaktır. Yürürlükte olan ve halen borç doğuran sözleşmeler için yapılacak olanın ise tarafların yeniden bedeli belirlemesi olduğunu görüyoruz.

 

Tebliğ buna ilişkin düzeni şu şekilde temel bir kuralla bağlamaktadır: Eğer taraflar bedelin ne olacağına ilişkin bir sözleşme yapmazlar ise,

 

02.01.2018 tarihindeki Merkez Bankası Efektif Döviz Satış Kuru[3] temel alınacaktır. Bu kurdan ifade edilen bedele 02.01.2018 tarihi ile yeniden belirleme yapılan tarihe kadar TUİK’in her ay için belirlediği TÜFE endeksindeki aylık değişim oranları esas alınarak artış yapılacaktır. Bu kuralda dikkati çeken noktalar şunlardır.

 

- Sözleşmenin yapıldığı tarihe bakılmadan belirleme yapılacaktır. Geçtiğimiz haftalarda yayınlanan taslaktaki 02.01.2018 öncesi - sonrası ayrımı kalkmış görünmektedir.

- 02.01.2018 tarihli Merkez Bankası Efektif Döviz Satış Kuru ilgili sözleşme iliş

kisine doğrudan değil TÜFE’nin aylık değişim oranlarına bağlı olarak yansıtılmaktadır.

 

Bunu kira sözleşmesi olmayan bir sözleşme örneği üzerinden uygulamaya çalışalım:

 


[3] En çok kullanıldığı söylenebilecek ABD Doları için : 3,776 ( 3,77), Euro için 4,5525 ( 4,55)

 

 

Sözleşme türü: Eser sözleşmesi, ücret (götürü ücret): 100.000 ABD doları

İş Sahibinin 13.10.2018 tarihi itibariyle vadesi gelmemiş borcu : 30.000 ABD doları

Belirlemenin yapılması gereken tarih: 13.10.2018

 

02.01.2018 tarihindeki döviz kuruna göre bedel : 3,77 x 30.000 : 113.100,00 TL.

 

Bu miktara yani 113.100,00 TL’ye 02.01.2018-13.10.2018 arasında TUİK’in her ay için ilan ettiği TÜFE oranlarındaki aylık değişim oranları kadar artış yapılarak ödenmesi gereken bedel bulunacaktır.

 

Bu oranlar TUİK’ten ulaşılan verilere göre şu şekildedir.

                             

2018

Ocak

1,02

Şubat

0,73

Mart

0,99

Nisan

1,87

Mayıs

1,62

Haziran

2,61

Temmuz

0,55

Ağustos

2,30

Eylül

6,30

 

 

Buradan yola çıkarak

 

113.100,00 bedeline aylık değişim oranları doğrultusunda ekleme yapılacaktır

 

Bu uygulama sözleşmenin akit tarihi 02.01.2018 öncesi olsun olmasın söz konusudur.

 

Kira sözleşmesine geldiğimizde kanun koyucunun farklı bir düzenleme getirdiğini görürüz. Bir defa eğer taraflar arasında bir anlaşma olmazsa tebliğde belirtilen esaslar iki yıl için uygulanacak ve bu iki yılın ikinci yılının başında eğer taraflar artış konusunda bir mutabakata varamazlarsa bu belirlenen bedele artış yapılacaktır. Bu kural sorunludur. Bir defa belirleme iki yıl için uygulanır denmektedir. Bununla kasıt belirleme tarihinden itibaren mi iki yıl yoksa iki kira yılı mıdır? Artırım düzeni karmaşıktır.  Getirilen kural her halükarda iki yıldan fazla bir süre uygulanmaktadır. Kuralı yazarak bulmaya çalışalım.

“(…)döviz veya dövize endeksli olarak belirlenen bedeller bu fıkranın ilk paragrafına göre iki yıllık süre için Türk parası olarak belirlenir

 

İlk paragrafın kuralı  02.01.2018 Merkez Bankası Efektif Döviz Satış Kurundan belli edilecek bedele TUİK’in aylık değişim oranlarını yansıtmaktır.

 

Buna göre şu an döviz ile ifade edilen bedele 02.01.2018-13.10.2018  (mutabakatın gerçekleşmediği tarih) arası TUİK’in aylık değişim oranlarını yansıtacağız.

 

Ancak, Türk parası olarak belirlemenin yapıldığı kira yılının sonundan itibaren bir yıl geçerli olmak üzere; anılan paragraf uyarınca Türk parası olarak belirlenen kira bedeli, taraflarca belirlenirken mutabakata varılamazsa, belirleme tarihinden belirlemenin yapıldığı kira yılının sonuna kadar Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması yoluyla belirlenir

 

Bu kural bize iki şeyi söylemektedir. İlk olarak 13.10.2018 tarihi itibariyle belirlenmiş olan bedel, bir sonraki kira yılı için taraflar kira bedelinin ne olacağında anlaşamazlarsa mevcut kira yılının sonuna kadar geçerli olacaktır. Bu durumda bir kira sözleşmesinde kira yılı 01 Ocak’ta başlıyorsa ve taraflar girilecek kira yılında kira bedeli konusunda anlaşamazlarsa 13.10.2018’deki bedel -31.12.2018’e kadar geçerlidir. 01.01.2019 tarihi ile 31.12.2019 tarihi arasındaki kira bedeli için kanun koyucu 13.10.2018-31.12.2018 tarihleri arasındaki kira bedeline bu tarihlerdeki TUİK’in her ay için ilan ettiği TÜFE oranlarındaki aylık değişim oranları kadar artış yapılacağı hükmünü getirmektedir. “Bir sonraki kira yılı Türk parası cinsinden kira bedeli ise, taraflarca belirlenirken mutabakata varılamazsa, önceki kira yılında geçerli olan kira bedelinin Türkiye İstatistik Kurumunun belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması yoluyla belirlenir ve belirlenen Türk parası cinsinden kira bedeli bu fıkrada belirtilen iki yıllık sürenin sonuna kadar geçerli olur” hükmü ile Bakanlık aslında yalnızca ilk belirlemenin yapıldığı kira yılından sonrakine değil ondan sonra gelen kira yılına da el atmaktadır. Bu bizim örneğimizde 01.01.2020-31.12.2020 tarihlerine denk gelir. Burada kira bedeli belirlenirken bir önceki kira yılındaki bedele TUİK’in her ay için ilan ettiği TÜFE oranlarındaki aylık değişim oranları kadar artış yapılacağı hükmü bulunmaktadır. Özet olarak ifade etmeye çalışırsak

 

Kira sözleşmesinin ve kira yılının başlangıç tarihi   :    01.01.2017

Kira bedeli                                                                 : 10.000 ABD doları + Vergisel Yükümlülükler

Mutabakatsızlık ( İlk uyarlama) tarihi                      : 13.10.2018

 

İlk TL belirlemesi                                          : 37.700 + 02.01.2018-13.10.2018 TÜFE oranlarındaki aylık değişim oranları kadar artış= A

 

A’nın geçerliliği                                             : 13.10.2018-31.12.2018

 

Bir sonraki kira yılı

(01.01.2019-31.12.2019)’nın kira bedeli       : A + 13.10.2018-31.12.2018 arasındaki TÜFE oranlarındaki aylık değişim oranları kadar artış = B

01.01.2020-31.12.2020 kira yılı için             : B + TÜFE oranlarındaki aylık değişim oranları kadar artış= C

 

C’nin geçerlilik tarihi                                    : 13.10.2020

 

 

İlk belirlemenin yapıldığı tarih: 13.10.2018

Mutabakata varamayan Tarafların tebliğe göre belirlenen kira bedelleri ile bağlı olacakları son tarih: 13.10. 2020

 

Eğer madde böyle algılanmazsa Tebliğin ilk uygulandığı veya uygulanmış sayıldığı tarihten itibaren iki yıl uygulanacağını bildiren kuralın bir anlamı kalmaz. Maddenin daha anlaşılır şekilde kaleme alınması gerekirdi.

 

c- Hükmün Uygulanmasında İlkeler ve Belirsizlikler

 

aa- Kur Sabitlememi? Türk Lirası Olarak Yeniden Belirleme mi?

 

Tebliğin taslağının ve 12.09.2018’de yayınlanan kararın dili ortada basit bir kur sabitleme anlaşmasından farklı bir yeniden belirleme fikrini bize empoze eder gibidir. Bu dövize endeksleme yasağı ile mantıklı bir tavırdır aynı zamanda. Ne var ki tebliğin kira sözleşmeleri için getirdiği süreli düzen, mutabakat yapmayan tarafların eninde sonunda mevcut kira sözleşmesi içeriğine dönecekleri sonucuna bizi götürmelidir. Bu açıdan bakıldığında Tebliğ, kira sözleşmesinin dövize ilişkin hükümlerini iki yıl boyunca askıya almış durumdadır. Yani aslında tebliğ’in taşınmaz satışı, eser, taşıt kirası sözleşmelerinden farklı olarak  konut ve çatılı işyeri kiralarında özellikli bir kur sabitlemesi ve buna bağlı kira bedeli artış düzeni getirdiği söylenmelidir.

 

bb- Belirsizlikler

 

aaa- Çözülen Sorunlar 

 

Tebliğin bu hali açıkça, yürürlükteki sözleşmelerin hangi alacaklarına uygulama yapılacağı sorununa çözüm getirmektedir. İsabetli olup olmadığından bağımsız bir şekilde bu sorun tebliğde düzenlenmiştir.

 

Tebliğin taslağında kira bir yıldan uzun süreli kira sözleşmelerine ilişkin ne olacağı tartışma konusu iken kira sözleşmesi uygulaması süre ile sınırlanmıştır.

 

Kanun koyucunun dövizle yapılan borçlanmalara karşı izlediği bu tavırda temel itkisi yılın başından bu yana döviz kurlarında yaşanan değişimin değil enflasyondaki aylık değişimlerin taraflar arasındaki ilişkilere egemen olmasıdır. 

 

 

bbb- Çözülmeyen Sorunlar ve Sorular

 

İlk planda akla gelen Türkiye’de yerleşiklik ve Türkiye’de yalnızca temsilciliği, tanıtım ofisi bulunan yabancı şirketlerin durumudur.

 

İkinci olarak Finansal Kiralamanın taşınırlarda kuralın kapsamında mı dışında mı olduğuna ilişkin daha net bir tavır takınılması gerekir.

 

Üçüncüsü tebliğ öncesindeki kur anlaşmaları tarafların bu tebliğ ile getirilen kurallar uyarınca anlaşamadığı ihtimalde neden herhangi bir ihtimale bağlı olmaksızın göz ardı edilmiştir?

 

Son olarak belki de en önemlisi iş sözleşmelerinde dövizle maaş alan işçinin maaşını azaltmak İş Hukukunun sosyal koruma işlevi bakımından sorgulanabilir.

 

 

Can Yalçın Armutcuoğlu